29 Mart 2010 Pazartesi

Sadece 5 harfli...



Düşünüyorum da bazı insanlar; ufacık, küçücük, anlamsız, saçma şeyleri nasıl da büyütüp, kafalarına takıp, bunlarla bu şekilde yaşabiliyorlar ve bunu bizlere de yaşatabiliyorlar?..

Aslında sebebi var bence. Ülkemizin insanı uzun yıllardır refah ve huzur içinde yaşıyor, yaşıyoruz. “Refah” ve “huzur” kelimesinin ise anlamı büyük. Bu iki kısacık kelim ile benim anlatmak istediğim ise; “savaşsız ve barış” içinde yaşıyor olmamız. Ülkemizde Allah’a şükür olsun ki; savaş yok! Zaten olmasın da!..

Benim hatırladığım, benim hafızama yer eden, bana anlatılan büyük soykırım içeren savaşlar ise:

- Yahudi - Alman(Hitler)
- Bosna - Sırp
- Irak - ABD

Mutlaka bunların dışında da bir sürü savaşlar olmuştur ama beni etkileyenler nedense bunlar…

Zaten daha fazlasının aklımda yer etmesini de istemezdim…

Savaş ve bunun sonucunda; ölüm, açlık, sefalet ve bir sürü hayvani şiddet!..

İşte, bir çok suçsuz insan bu savaşlarda ne acılar çekti, ne buhranlar yaşadı, ne hale geldi?..

Böyle bir hayat yaşanılası değil. Keşke bu insanlar, savaş zulmüne ve diğer kötülüklere maruz kalmasaydı!..

Onların neler yaşamış olabileceği ile ilgili en ufak bir fikrim ya da fikriniz yoktur, olamaz da! Ancak empati yapabilirsiniz o kadar. O da nereye kadar…

Savaş görmüş bir insanla hiç bire bir konuşmadım, onu dinlemedim. Ama okudum; yaşanılanları her ne kadar anlatabilirse o kadarını okudum, o kadarını hissettim ve kendimi onun yerine koyarak yaşamaya çalıştım. Sonuç tabii ki büyük üzüntü ve birilerini bu olanlardan dolayı yok etme duygusu...

Maalesef ki; dünyada bir çok bebek, çocuk, yaşlı, kadın ve erkek bu savaşın içinde yaşam mücadelesi vermeye çalışıyor. Kahretsin ki; bu savaşların bir sonu yok. Irak savaşında, Bosna savaşında ve özellikle Yahudilerin yaşadığı savaşta o kadar akla hayale gelmeyecek iğrenç şiddetlere maruz kalmış ki insanlar. Olanlara, yaşanılanlar ne yazık ki; insanın inanası bile gelmiyor. Hayat bu işte:

“Sen başka planlar yaparken, başına gelenler”…

Ne güzel bir laf, ne anlam yüklü bir cümle bu. Söyleyenin ağzına sağlık…

Diyeceğim şudur ki; artık insanların küçücük, anlamsız şeylere üzülüp, hayıflanmalarını ne duymak, ne dinlemek ne de bilmek istiyorum…
Boş yere kafa şişirmekten başka bir işe yaramıyor bu anlamsız kelimeler. Bu insanlar hayatlarında hiç “savaş” görmedikleri, ne olduğunu bilmedikleri için bu kadar şımarıklar bence. Yaşadıkları bu ülkenin kıymetini ne yazık ki bilmiyorlar. Öğrenmeleri içinde “savaş” mı görmeleri gerekiyor diyorsanız:

Cevabım: Kesinlikle “Evet” olacak…

Bazı insanların yaşadıkları hayatın kıymetini bilmeleri için maalesef ki; bu gerekiyor. Uykusuz geçen korkulu geceler, her an öldürülme korkusu, sevdiğini kaybetme korkusu, tecavüze uğrama korkusu, günlerce su bulamama, günlerce yemek yiyememek, aylarca yıkanamamak, çocuğunun öldürülüşüne şahit olmak, gözünün önünde kızına ya da eşine tecavüz edildiğini görmek, ve akla hayale gelmeyecek, burada yazamayacağım işkencelere mazur kalıp, hiçbir şey yapamamak…

Savaşın sonunda da; bu insanlardan yaşamaya kaldıkları yerden devam etmesi beklenilir, hiçbir şey olmamış gibi…

Kolaysa gel ve sen yaşa, sen devam et!..

Yok ama biz yaşamayalım! O da ne demek; biz kimiz “savaş” kim ? Değil mi?..

Biz, bizler hiçbir zaman yaşamayacağız böyle kötü savaşlar değil mi?..

Bu acılara maruz bırakılmayacağız. Biz güçlüyüz. Bizlere bir şey olmaz çünkü…

Umarım bizler ve bizden sonraki nesil “savaş” denilen bu pis illeti görmez ve yaşamaz. Biz demek de istemiyorum çünkü çok bencilce. Umarım tüm dünya yaşamasın ve görmesin. Biz de görmeyelim, başka ülkeler de görmesin...

Bunu yürekten diledim, her zaman da diliyorum ve lütfen siz de dileyin…

Belki gerçek olur bir gün kim bilir?..

Uzun bir yazı oldu biliyorum. Nedense uzun yazmayı ve uzun yazıları okumayı sevmiyorum aslında...

Bu yazımın ana fikri ise kısaca:

Boş şeylere, minicik, anlamsız olaylara, saçma sapan, şımarık isteklere takılıp kalmayın, kalmayalım. Dünyada bundan daha önemli şeyler var…

Mesela; “savaş” gibi…


***Fotoğrafdaki yer: Çeşme-Ilıca, yazıyla uyumlu olsun istemedim...

2 yorum:

pelince dedi ki...

Ebrucum babam 86 yılında Libya savaşının tam ortasında kalmıştı,6 ay yanımıza gelememişti.. korkunç bir tecrübe yaşadık.. babam uzun süre kendine gelemedi,psikolojik bir çok zorluk yaşadı.. sağında solunda bombalar patlamıştı çünkü... kısaca savaş korkunç bir şey... bizde ucundan şahit olmuştuk.. allah kimseye yaşatmasın...
ufacık şeylere takan bizlere de büyük ders oldu...

yüreğine sağlık..

sevgiler..

el*ff dedi ki...

Fotoğraf ve sadece 5 harf oluşu TATİL kelimesini aklıma getirdi ve öyle bir yazı göreceğimi düşünerek geldim sayfana ama HUZUR kesinlikle çok daha olması gereken bir hissiyat...
Herşeyin başı huzur ve sağlık derim hep...
Ve ülkemizde dış güçlerle savaş olmaması çok çok güzel pek tabii ama biraz da huzur için iç barış gerekmez mi?Çocuğunu askere gönderip geri gelişini göremeyen bir anne için ya da çocuğunu foseptik çukurda bulan bir anne için huzur var mıdır?
Demem o ki huzur için maalesef savaş olmamamsı yetmiyor...
Senin kasdettiğini anladım pek tabii ufak şeyleri sorun yapanlardan bahsediyosun ama biraz eksik olmuş sanki yazı,yazmak istedim...
Sevgilerimle...