28 Aralık 2012 Cuma

:::Yeni yıl:::

İyi dilekler, güzel temenniler, umut dolu sözler...

Uzun uzun paragraflar yerine...

Yeni yıla girerken, sadece fotoğraf paylaşmak istedim...

Herşey gönlümüzce olsun...









21 Aralık 2012 Cuma

...


Kim, nerede çekmiş belli değil. Daha doğrusu fotoğraflar bana mail olarak geldi ve hiç bir bilgi içermiyordu. Sadece "2012 yılının ödüllü fotoğrafları" diye bir açıklama vardı o kadar. Çok güzel manzara ve doğa fotoğrafları vardı ama ben içlerinden sadece hayvanlarla ilgili olanları seçtim. Gerçektende yakalanması çok nadir anlardan. Kendime ait  ödül alan bir fotoğrafım olsada evimde bir köşeye onu  koysam. Fena olmazdı yani. İnsanın kendi yaptığı, emek verdiği şeyler daha değerli oluyor.

Hayvanlar aleminde fotoğraf çekmek isteyen meraklı fotoğrafçılar, saatlerce ya da günlerce çekmek istediği hayvanları görüntüleyebilmek için çadırlarında bekliyorlar. Çok emekli ve vakit alan bir merak yada bir iş bu. Bu hayvanlara ait görüntüler ya da fotoğraflar onlar için o kadar değerli ki. Nasıl bir meraktır zaten anlamış değilim. Adamlar Afrikaya, buzullara ve dünyanın taaaa öbür ucuna kadar orada yaşayan hayvanların yaşamlarını video ve fotoğraflarını çekmeye gidiyorlar ve aylarca o ortamlarda yaşaıyorlar. Düşününce gerçektende istenilmesi zor hobilerden ya da yapılması çok zor işlerden biriside budur. Gerçi bir çoğunun aylarca çektiği o video görüntüleri çok yüksek fiyatla belgesel olarak  TV kanallarına satılıyor. Bu meraklı insanların meslekleri "hayvan bilimci" olarak mı geçiyor, yoksa çoğu amatör, profesyonel hayvanlar ailemine meraklı insanlar mı bunu da bilmiyorum. 

Hayvanları ne kadar sevsem de; yani aylarca ne buzullarda, ne de Afrika nın her hangi bir bölgesinde bu işi yapamazdım. Ne kadar çok para kazansalar da bu meslek ya da bu hobi çok zor ve yıpratıcı. Gerçi hayvanlarla ilgili belgesel hazırlayanlara sorsak, onlar hayatlarından çok memnunlar bence. Bir hayvanın yaşamını gözlemleyebilmek için nerdeyse yıllarını veriyorlar. Takdir ediyorum onları. Çünkü hiç bir zaman göremeyeceğimiz görüntüleri bize belgesel olarak sunuyorlar...



14 Aralık 2012 Cuma

^^--^^


Sevgili Russell Crowe ve eşi. Oyunculuğunu, karizmasını, tipini çok beğeniyorum. Heleki ödül aldığı "Gladyatör" filmini 5-6 defa izlemişimdir. Yeni çevirdiği film yüzünden ailesinden ayrı kalmış. Bir senede 40 gün kadar falan görebilmiş onları...

Hugh Jackman. Çok karizmatiksin, komiksin, oyunculuğunda süper. Daha ne olsun değil mi? Yeni filmlerini izlemeyi istiyorum. Tabii oğluşumdan zaman kalırsa, genelde olmuyor da...

Çok beğendiğim, izlemekten keyif aldığım, favorim olan iki oyuncu bunlar. Öyle Tom Cruise, Brad Pitt falan değil yani. Asıl oyuncu, star bunlar bence. Ha bir de Ashton Kutcher var unuttum onu. Demi Moore ile ayrılmışlar. Bugün bir yerde okudum. Demi çok üzgünmüş. Kesin Ashton kendi yaşına uygun bir sevgili bulmuştur. Demi ile aralarında 15-20 yaş vardı zaten. Bekliyordum aslında şaşırmadım, yanılmadım...

* Merak ettim ve 2 gün sonra Google da araştırdım da, evet Ashton genç, yeni sevgili bulmuş bile. Yaşı yaşına uygun olmuş yani...

5 Aralık 2012 Çarşamba

Rengim beyaz...


Bundan 10 sene önce evimin odaları rengarenkti. Salon gül kurusu, mutfak koyu yeşil, yatak odası lila, diğer odalar sarı. Daha sonraki yıllarda ise salonumuzu bordo rengine bile boyattığımız olmuştu. Şimdi düşününce delilik gibi geliyor bana. Ama ne yapalım o zamanlar evlerde renkli dönem modaydı. Odalar canlı renklere boyanıyordu.

Son 5 yıldır diye hatırlıyorum ama tam bilemiyorum; evimizin her odası her yeri ya krem, ya da beyaz olmaya başladı. Evin duvarlarında başka bir renge tahammülüm bile yok. Hatta eskiyi düşününce o renkte duvarlarla nasıl yaşamışız falan diyorum kendi kendime. Mobilyada da beyaz renk hoşuma gidiyor artık. Elimden gelse her şeyi beyaz ya da krem rengi yapasım var. Yaşlanıyor muyum, neyim?

Evde “beyaz renk” beni dinlendiriyor, rahatlatıyor sanırım.

Allahıma şükür, bendeki bu beyaz saplantısı sadece ev dekorasyonu ve mobilya ile ilgili. Kıyafet seçimimde renk saplantım yok. Bazı insanların kıyafet seçimi yaparken “siyah” renk saplantısı vardır ya. Kadına bir bakarsın her şeyi siyah. Mantosu, pantolonu, ayakkabısı, çantası. Neslihan Yargıcı misali. Ha belki diyorum üstüne giydiği kıyafetleri başka renktedir. Ama kadın mantosunu bir çıkarıyor üstündekiler de siyah. Ha tamam diyorum o zaman. Bu kadın normal değil. Eğer süreklilik arz ediyorsa bu "siyah" renk saplantısı, o zaman o kişide var bir şeyler bence. Allah yardımcısı olsun.

Nedense beyaz giyinince bir anormallik olduğunu düşünmüyoruz da; ama her şey siyah olunca ve sürekli böyle görünce ben normal karşılamıyorum. Bir düşünsenize evinizde her şeyin siyah ağırlıklı olduğunu. Mobilyalar, eşyalar, avizeler, fayanslar falan. Düşüncesi bile tuhaf , ürkütücü hatta korkuç.

Siyah severler sakın bana kızmayın. Eminim ki sizin evinizdeki her şey “siyah” değildir ve her gün “siyah” renkte kıyafet giymiyorsunuzdur…