Yine Facebook beni mutlu ettin. İyi ki, üye oldum sana. Bence çok güzel bir şeysin. Eğer Facebook'a üye değilseniz mutlaka üye olun, deneyince seveceksiniz, bana inanın. Birçok görmek istediğim, fakat ayrı şehirlerde yaşadığımızdan dolayı görüşemediğim arkadaşlarımın birçoğunun fotoğraflarını görme şansım oldu. Çocukları olmuş, hatta büyümüşler bile. Bazı arkadaşlarımı 6-7 yıldır hiç görmemiştim mesela, onları sanal da olsa görme fırsatım oldu. Ama Facebook sayesinde kendilerinin ve çocuklarının da fotoğraflarına bakıp, bol bol hasret ve özlem gidermiş oldum. Sanalda olsa bu beni mutlu etti, önemli olanda bu…
Bugün de böyle bir gündü benim için. Uzun zamandır kendisinden haber alamadığım eski bir arkadaşım bana Facebook dan mesaj göndermişti. Ben aslında kendisini daha önce orada aramıştım, fakat bulamamıştım. O da zaten yeni üye olmuş Facebook’a. Neyse birbirimizi bulduk, inşallah artık kopmayacağız birbirimizden. Değil mi İlkaycım? Söz ver bana…
Onunla lisede aynı sınıftaydık. O kadar güzel günlerimiz beraber geçmişti ki. Bir de Esracım vardı tabiki de. Üçümüz çok güzel günler geçirdik birlikte. Hey gidi eski günler, çok güzeldin… 18-30’lu yaşlarıma kadar geçirdiğim günlerimi hep büyük bir özlemle anıyorum. O kadar çok isterdim ki o yaşlarıma geri dönmeyi, öyle böyle değil. Ben 20’li yaşlarımda; hiç ölümü, sevdiğim birini kaybetme korkusunun ne olduğunu, aslında her an ölebileceğimi falan düşünmeden çok rahat ve eğlenceli yaşamıştım. Rahat yaşamıştım dedim, çünkü bunları düşünmediğim için. Oysa artık her an ölebileceğimi, her an hayatımdan çok sevdiğim birini kaybedebileceğimi bilerek yaşıyorum. Bu da beni maalesef etkiliyor, üzüyor işte. Elimde değil… 20’li yaşlarımı yaşarken neden bunları hiç düşünmemiştim? Neden aklıma hiç gelmemişlerdi. O zamanda insanlar ölüyordu, hepimiz ölümlüydük. Bu yeni bir şey, yeni bir icat değil ki? Ama ne varki bunları düşünmeden yaşadığınız zaman çok güzel günler, anlar, dakikalar yaşamış oluyorsunuz. Oysa şimdi ölüm, sevdiğim birini kaybetme korkusu hep aklımın bir köşesinde kalıyor, hatta oraya yerleşiyor. Arasıra hep düşündürüyor kendini. Sizi bilmiyorum ama benim artık yerleşmiş durumda. Bu şekilde yaşamaya alışmam lazım...
Bir düşüncemi, daha doğrusu bir hayalimi paylaşacağım. Ne olur bana kızmayın…Ben isterdim ki; insanlar dünyaya geldiklerinde belirli bir yaşa kadar yaşayabilsinler. Mesela 70 yada 75, ne bileyim 68 falan. Bu yaşlara kadar ölümsüz olsaydık. Daha sonra o yaşa geldiğimizde artık “Her an ölebilecek, ölümle karşılaşabilecek"olsaydık. En azından bir çocuk dünyaya getirmeye karar verdiğinizde; bileceksiniz ki, o çocuğunuz belirli bir yaşa kadar yaşayacak, erken yaşta ölmeyecek. Daha sonra şu an bizim durumumuzda olduğu gibi her an ölümle karşılaşabilir olacak. Bilmiyorum anlatabildim mi? Daha doğrusu beni anlayabildiniz mi?Yine de keşke böyle olsaydı diyorum, böyle bir şeyin asla gerçekleşmeyeceğini bildiğim halde. Çok genç yaşta çocuklar, gençler ölüyorlar. Ama biz hala hayattayız, yaşıyoruz. Aslında farkında değiliz ama çok şanslıyız ve o yüzden hayattayız. Konu neredeydi nereye geldi, değil mi? Benim sayemde oldu, suçlusu benim, biliyorum. Konumuz aslında Facebook' du...
Sonuçta; ölümlü bir dünyada yaşıyoruz ve inanın hayat, çok ama çok kısa. Ben bunu artık biliyorum. İstiyorum ki; sizde bunu farkedin, bilin. Bazılarımız için, aramızdaki şanssız insanlar için, ne yazık ki hayat, erken bitiyor. Bu yüzden sevdiklerimizle bol bol vakit geçirelim, onları üzüp, kırmayalım, onlara küsmeyelim. Eğer küstüğümüz birileri varsa lütfen bir şekilde barışalım. Karşı taraftaki haksız bile olsa; barışan, af dileyen siz olun. İlerde pişman olabiliriz çünkü; her an onlardan, sevdiklerimizden ayrılabilir ya da onları kaybedebiliriz…
Bugün de böyle bir gündü benim için. Uzun zamandır kendisinden haber alamadığım eski bir arkadaşım bana Facebook dan mesaj göndermişti. Ben aslında kendisini daha önce orada aramıştım, fakat bulamamıştım. O da zaten yeni üye olmuş Facebook’a. Neyse birbirimizi bulduk, inşallah artık kopmayacağız birbirimizden. Değil mi İlkaycım? Söz ver bana…
Onunla lisede aynı sınıftaydık. O kadar güzel günlerimiz beraber geçmişti ki. Bir de Esracım vardı tabiki de. Üçümüz çok güzel günler geçirdik birlikte. Hey gidi eski günler, çok güzeldin… 18-30’lu yaşlarıma kadar geçirdiğim günlerimi hep büyük bir özlemle anıyorum. O kadar çok isterdim ki o yaşlarıma geri dönmeyi, öyle böyle değil. Ben 20’li yaşlarımda; hiç ölümü, sevdiğim birini kaybetme korkusunun ne olduğunu, aslında her an ölebileceğimi falan düşünmeden çok rahat ve eğlenceli yaşamıştım. Rahat yaşamıştım dedim, çünkü bunları düşünmediğim için. Oysa artık her an ölebileceğimi, her an hayatımdan çok sevdiğim birini kaybedebileceğimi bilerek yaşıyorum. Bu da beni maalesef etkiliyor, üzüyor işte. Elimde değil… 20’li yaşlarımı yaşarken neden bunları hiç düşünmemiştim? Neden aklıma hiç gelmemişlerdi. O zamanda insanlar ölüyordu, hepimiz ölümlüydük. Bu yeni bir şey, yeni bir icat değil ki? Ama ne varki bunları düşünmeden yaşadığınız zaman çok güzel günler, anlar, dakikalar yaşamış oluyorsunuz. Oysa şimdi ölüm, sevdiğim birini kaybetme korkusu hep aklımın bir köşesinde kalıyor, hatta oraya yerleşiyor. Arasıra hep düşündürüyor kendini. Sizi bilmiyorum ama benim artık yerleşmiş durumda. Bu şekilde yaşamaya alışmam lazım...
Bir düşüncemi, daha doğrusu bir hayalimi paylaşacağım. Ne olur bana kızmayın…Ben isterdim ki; insanlar dünyaya geldiklerinde belirli bir yaşa kadar yaşayabilsinler. Mesela 70 yada 75, ne bileyim 68 falan. Bu yaşlara kadar ölümsüz olsaydık. Daha sonra o yaşa geldiğimizde artık “Her an ölebilecek, ölümle karşılaşabilecek"olsaydık. En azından bir çocuk dünyaya getirmeye karar verdiğinizde; bileceksiniz ki, o çocuğunuz belirli bir yaşa kadar yaşayacak, erken yaşta ölmeyecek. Daha sonra şu an bizim durumumuzda olduğu gibi her an ölümle karşılaşabilir olacak. Bilmiyorum anlatabildim mi? Daha doğrusu beni anlayabildiniz mi?Yine de keşke böyle olsaydı diyorum, böyle bir şeyin asla gerçekleşmeyeceğini bildiğim halde. Çok genç yaşta çocuklar, gençler ölüyorlar. Ama biz hala hayattayız, yaşıyoruz. Aslında farkında değiliz ama çok şanslıyız ve o yüzden hayattayız. Konu neredeydi nereye geldi, değil mi? Benim sayemde oldu, suçlusu benim, biliyorum. Konumuz aslında Facebook' du...
Sonuçta; ölümlü bir dünyada yaşıyoruz ve inanın hayat, çok ama çok kısa. Ben bunu artık biliyorum. İstiyorum ki; sizde bunu farkedin, bilin. Bazılarımız için, aramızdaki şanssız insanlar için, ne yazık ki hayat, erken bitiyor. Bu yüzden sevdiklerimizle bol bol vakit geçirelim, onları üzüp, kırmayalım, onlara küsmeyelim. Eğer küstüğümüz birileri varsa lütfen bir şekilde barışalım. Karşı taraftaki haksız bile olsa; barışan, af dileyen siz olun. İlerde pişman olabiliriz çünkü; her an onlardan, sevdiklerimizden ayrılabilir ya da onları kaybedebiliriz…
2 yorum:
SÖZ....
İlkay
Çok doğru 20li yaşlarda daha bir dünyaya tutunuyorduk şimdiyse sanki sandalyenin ucuna otur gibiyiz. Ama herşey insanın elinde . Hayata daha sıkı sıkı sarılabilir , daha mutlu bir yaşam sürebiliriz. Hem yarın öleceğiz diye birşeyde yok belki 80 yaşımıza kadar yaşayacağız birazda böyle düşünmek gerek.
Yorum Gönder