1- Cumartesi günü , KC Göksu AVM’ndeydik. Sinemada güzel, istediğimiz bir film olsaydı eğer, gidecektik. Filmlere baktık, hiçbirini de beğenmedik. Beğendiğimiz filmler ise henüz gösterime girmemiş, girecek olanlardı…Böylece sinema olayı yattı. Bizde biraz buz pateni yapanları izleyelim dedik. Buz pateni yapanların hepsinde kask vardı. Bu çok güzel bir uygulama, her yerde yok yani. Oysa çocuğunuz buz pateni yaparken; eğer düşerse, kafasını koruması için çok gerekli bir şey. Optimum AVM’nde de buz pateni alanı var ama orada bunu yapanlara kask verilmiyor. Bence onlarda bu şekilde hizmet vermeli. Sonuçta tehlikeli bir spor ve yapanların çoğu çocuklar...
2- Artık hava kararmıştı, bir şeyler yedikten sonra AVM’nin en üst katından, dışarıya çıktık. Açık havada oturabileceğiniz çok güzel yerler var. Göksu gölüne karşı oturup; çok fazla demlenmiş acı çay içtik. Alırken ne kadar söylerseniz söyleyin; onlar yine bildiklerini yapıyorlar. Taze çayınız var mı? diye soruyorsunuz ve size saatlerce demlenmiş çayı, taze diye ikram ediyorlar. Neyse içmeye çalıştım, zorla…Mart ayı, daha doğrusu martın sekizi. Biz dışarıda oturuyoruz; hiç üşümeden…Bu bana çok garip geldi. Ben uzun zamandır bu ayda böyle bir şey yaptığımı hiç hatırlamıyorum da. Siz hatırlıyor musunuz? “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” diye atasözü vardı. Artık bunun geçerliliği kalmadı sanırım. “Bu nasıl hava böyle diye” söylenip, durdum o akşam. Artık kar da yağmaz, ya yağmur da yağmazsa!.. Sonra göle karşı acı çayımı içerek keyfini çıkarmaya karar verdim; söylenme işim bitince tabii. Ne olursa olsun; dışarıda, açık havada olmak güzeldi, üstelik hiç üşümeden...
3- Pazar günü başka planlarım vardı oysa. Bol bol fotoğraf çekecektim dışarıda, bloğum için. Ama yine evden dışarı çıkmak istemedik, ikimizde. Ben de bunu fırsat bilerek; geçen hafta bir arkadaşımın bize vermiş olduğu; Samsun’dan gelen fındıkları kırmaya başladım. Kırma işlemi oldukça başarısız gerçekleşti. Evin her tarafı fındık kabuğu oldu. Ama her şeye rağmen çok güzel fındıklardı. Tekrar çok teşekkürler Ayselciğim; Samsun fındıkları da bir başka güzel oluyormuş. Yalnız senden bir isteğimiz olacak. Bir daha ki sefere; acaba fındıklar kırılmış ve ayıklanmış olabilir mi ?
4- Pazar gününü eğer evde geçiriyorsak; kendimle savaşıyorum. Neden mi? Kek yapmamak için. Bir yanım istiyor, bir yanım ise “sakın yapma” diyor. Bu gidişle kuzenimin nikahında giymek için aldığım elbise, bana olmayacak, dar gelecek… Sonuç olarak o keki yaptım. Afiyet oldu bize. Yedik, yarına bile kalmadı…
2- Artık hava kararmıştı, bir şeyler yedikten sonra AVM’nin en üst katından, dışarıya çıktık. Açık havada oturabileceğiniz çok güzel yerler var. Göksu gölüne karşı oturup; çok fazla demlenmiş acı çay içtik. Alırken ne kadar söylerseniz söyleyin; onlar yine bildiklerini yapıyorlar. Taze çayınız var mı? diye soruyorsunuz ve size saatlerce demlenmiş çayı, taze diye ikram ediyorlar. Neyse içmeye çalıştım, zorla…Mart ayı, daha doğrusu martın sekizi. Biz dışarıda oturuyoruz; hiç üşümeden…Bu bana çok garip geldi. Ben uzun zamandır bu ayda böyle bir şey yaptığımı hiç hatırlamıyorum da. Siz hatırlıyor musunuz? “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” diye atasözü vardı. Artık bunun geçerliliği kalmadı sanırım. “Bu nasıl hava böyle diye” söylenip, durdum o akşam. Artık kar da yağmaz, ya yağmur da yağmazsa!.. Sonra göle karşı acı çayımı içerek keyfini çıkarmaya karar verdim; söylenme işim bitince tabii. Ne olursa olsun; dışarıda, açık havada olmak güzeldi, üstelik hiç üşümeden...
3- Pazar günü başka planlarım vardı oysa. Bol bol fotoğraf çekecektim dışarıda, bloğum için. Ama yine evden dışarı çıkmak istemedik, ikimizde. Ben de bunu fırsat bilerek; geçen hafta bir arkadaşımın bize vermiş olduğu; Samsun’dan gelen fındıkları kırmaya başladım. Kırma işlemi oldukça başarısız gerçekleşti. Evin her tarafı fındık kabuğu oldu. Ama her şeye rağmen çok güzel fındıklardı. Tekrar çok teşekkürler Ayselciğim; Samsun fındıkları da bir başka güzel oluyormuş. Yalnız senden bir isteğimiz olacak. Bir daha ki sefere; acaba fındıklar kırılmış ve ayıklanmış olabilir mi ?
4- Pazar gününü eğer evde geçiriyorsak; kendimle savaşıyorum. Neden mi? Kek yapmamak için. Bir yanım istiyor, bir yanım ise “sakın yapma” diyor. Bu gidişle kuzenimin nikahında giymek için aldığım elbise, bana olmayacak, dar gelecek… Sonuç olarak o keki yaptım. Afiyet oldu bize. Yedik, yarına bile kalmadı…
2 yorum:
çok hoş çok samimi bir blog, eline sağlık. Hemde daha çok genç bir blog olmasına rağmen çok hoşuma gitti. Sende ne cevherler varmış şekerim. Bu arada bloguna seninde takip ettiğin diğer blogları da yazsan ne güzel olurdu...
İlkay
Canım süpersin gerçekten çok güzel yazılar resimler ve diğer fikirlerin iyikide böyle bişey yapmışsın. Çok begeniyorum inan.
Göül ufkun herzaman geniş olsun
sağlıklı güzel günlere
öpüyorum seni.
ŞEHNAZ
Yorum Gönder