Doğum günüm bitti biliyorum ama ben yinede o gün hakkında yazmak istiyorum. Ne de olsa “Senede bir güüüünnnn, senede bir güüünnnn” değil mi? Ama…İş yerinde aldığım güzel tebrikler ve hediyelerden sonra; aşkımla baş başa o akşamı kutlamak istedik. Aslında güzel bir doğum günü partisi, kocaman bir pasta ve beni sevenlerle birlikte olmak ne güzel olurdu. Kısmet bakalım, belki ona da sıra gelir. Bir gün, çok güzel bir doğum günü partisi yaparım kendime, kim bilir…
O akşam, aşkımla & ben Cepa AVM’ nde bir yemek yiyelim, sonra da sinema da bir film izleyelim dedik. Coffeeshop Company & Budakaltı’na ilk defa o gün gittim. Güzel, nezih bir yer. Tavandaki lambalarına bayıldım ve fotoğrafını çektim. Yemek menüsü pek fazla bana göre değildi ama yinede bir şeyler yiyebileceğiniz bir yer. Ama asıl nefis olan “Donut” pastası. Yemekten sonra kakaolu donut istemiştik, ama kalmadığını söylediler. Bizde beyaz çikolatalı olanından istedik. Hafif ısıtılmış olarak getiriyorlar. Ben hayatımda bu kadar güzel ve lezzetli bir donut yememiştim. Sadece onu yemek için bile oraya gidebilirsiniz. Ben çok beğendim doğrusu. Kesinlikle en kısa zamanda tekrar sıcak donut yiyeceğim orada…
Sinemada, gideceğimiz film konusunda çok kararsız kalmıştık. Sonra “Ölümcül Oyun” adlı filme gitmeğe karar verdik. Oyunculardan birisi Jude Law’dı. O oynuyorsa iyi bir filmdir diye düşündük. Ona güvenip biletleri aldık. Ne filmdi ama? Değil mi aşkım? Film boyunca sadece iki kişi vardı. Bir villanın içinde iki kişi. 1,5 saat boyunca film, sadece o evin içinde ve iki kişiyle geçti. Ben böyle filmlerden hiç hoşlanmam, nefret ederim. Kısacası berbat bir filmdi. Uyarı: Bu filme boşuna para verip gitmeyin, vaktinizi harcamayın. Böyle bir filmi nasıl oluyor da sinemada oynatıyorlar, anlamıyorum doğrusu. Filmi izledikten sonra, izleyici bu filmden bir şeyler almıyorsa, öğrenmiyorsa, bunu izlemenin amacı nedir? Vakit öldürmek mi? Evet bizim yaptığımız aynen buydu. Çok fazla vaktimiz varmış gibi, 1,5 saat boyunca anlamsız bir şeyi izledik durduk. İnadımızdan filmin sonunu bekledik. Bakalım nasıl bitecek bu saçmalık diye…
Film bitmişti sonunda. Oyuncuya göre kara verip, filme gitmemek lazımmış. Bunu bir kez daha iyice anladım, öğrendim. Jude Law nasıl oluyor da, böyle bir senaryoyu kabul etmiş anlamadım. Demek ki, bazı yapımcılar şöyle düşünüyor. Kötü bir senaryoyu izleyiciye nasıl satabiliriz. Tabiki de iyi, tanınmış ve ünlü oyuncuları filmlerinde oynatıp, bizleri yani izleyicileri kandırarak. Senaryo çok kötü olabilir ama oyuncular ünlü. Hahahaaaaa, hiç güleceğim yoktu. Güzel bir yöntem, kolay yoldan para kazanıyorlar. Bizleri kandırarak. Sanki filmin ortasında dışarı çıkıp da, benim şunu deme hakkım mı var?
-Bu film berbatmış. Filmde sadece iki kişi oynuyor. Ben böyle olduğunu bilseydim bu filmi izlemek için bilet almazdım. Bu filmi hiç beğenmedim. Bunları söyleyip de; sinema biletini iade edip, paramı geri alma gibi bir şey var da sanki. Ama sanırım böyle bir hak, böyle bir hakkımız olmalı. Böylece berbat filmler sinemada oynatılmazdı.
Sinema keyifsizliğimi yenmek için, Schlotzsky’s de bir cappuccino içelim mi? Aşkım dedim.
Bana bol köpüklü bir cappuccino, aşkıma nefis kokan bir çay ve ikimize bir adet profitrol pasta, doğum günü pastam olarak…Hmmmm nefisti. Donut pasta duymasın sakın. Kıskanır yoksa…Ben zaten Schlotzsky’s de içtiğim türk kahvesini hiçbir yerde daha içmedim. İçekleri gerçekten süper. Tavsiye ederim, bir gün deneyin…
Bir doğum günümde böyle geçti işte. Eve geldiğimizde saat 11:00 sularıydı. Akşam aşkıma şöyle dedim;
-Saat daha 24:00 olmadı, 15 dakika var olmasına. Daha benim doğum günüm bitmedi, tamam mı? dedim, uyumadan önce. Yine o an; zamanı yavaşlatamadım, durduramadım…
Son olarak; beni hatırlayan herkese tekrar teşekkür etmek istiyorum. Telefon ile aramalarının dışında, cep telefonuma, facebook ve mail adresime gelen doğum günümle ilgili mesajlara tekrar teşekkürler. Hepsi de çok güzeldi. Beni çok duygulandırdı. Sevenlerim bana o kadar güzel şeyler yazmışlar ki…Çok mutlu ve güzel bir gündü benim için.
Bu arada doğum günü mesajlarımı uzun bir süre silmemeyi düşünüyorum zaten. Aslında buraya, bloğuma mesaj bıraksalardı hiç silinmeyecekti. Sürekli orada kalacaktı. Kural böyle çünkü. Mesaj bırakanlara duyulur…
O akşam, aşkımla & ben Cepa AVM’ nde bir yemek yiyelim, sonra da sinema da bir film izleyelim dedik. Coffeeshop Company & Budakaltı’na ilk defa o gün gittim. Güzel, nezih bir yer. Tavandaki lambalarına bayıldım ve fotoğrafını çektim. Yemek menüsü pek fazla bana göre değildi ama yinede bir şeyler yiyebileceğiniz bir yer. Ama asıl nefis olan “Donut” pastası. Yemekten sonra kakaolu donut istemiştik, ama kalmadığını söylediler. Bizde beyaz çikolatalı olanından istedik. Hafif ısıtılmış olarak getiriyorlar. Ben hayatımda bu kadar güzel ve lezzetli bir donut yememiştim. Sadece onu yemek için bile oraya gidebilirsiniz. Ben çok beğendim doğrusu. Kesinlikle en kısa zamanda tekrar sıcak donut yiyeceğim orada…
Sinemada, gideceğimiz film konusunda çok kararsız kalmıştık. Sonra “Ölümcül Oyun” adlı filme gitmeğe karar verdik. Oyunculardan birisi Jude Law’dı. O oynuyorsa iyi bir filmdir diye düşündük. Ona güvenip biletleri aldık. Ne filmdi ama? Değil mi aşkım? Film boyunca sadece iki kişi vardı. Bir villanın içinde iki kişi. 1,5 saat boyunca film, sadece o evin içinde ve iki kişiyle geçti. Ben böyle filmlerden hiç hoşlanmam, nefret ederim. Kısacası berbat bir filmdi. Uyarı: Bu filme boşuna para verip gitmeyin, vaktinizi harcamayın. Böyle bir filmi nasıl oluyor da sinemada oynatıyorlar, anlamıyorum doğrusu. Filmi izledikten sonra, izleyici bu filmden bir şeyler almıyorsa, öğrenmiyorsa, bunu izlemenin amacı nedir? Vakit öldürmek mi? Evet bizim yaptığımız aynen buydu. Çok fazla vaktimiz varmış gibi, 1,5 saat boyunca anlamsız bir şeyi izledik durduk. İnadımızdan filmin sonunu bekledik. Bakalım nasıl bitecek bu saçmalık diye…
Film bitmişti sonunda. Oyuncuya göre kara verip, filme gitmemek lazımmış. Bunu bir kez daha iyice anladım, öğrendim. Jude Law nasıl oluyor da, böyle bir senaryoyu kabul etmiş anlamadım. Demek ki, bazı yapımcılar şöyle düşünüyor. Kötü bir senaryoyu izleyiciye nasıl satabiliriz. Tabiki de iyi, tanınmış ve ünlü oyuncuları filmlerinde oynatıp, bizleri yani izleyicileri kandırarak. Senaryo çok kötü olabilir ama oyuncular ünlü. Hahahaaaaa, hiç güleceğim yoktu. Güzel bir yöntem, kolay yoldan para kazanıyorlar. Bizleri kandırarak. Sanki filmin ortasında dışarı çıkıp da, benim şunu deme hakkım mı var?
-Bu film berbatmış. Filmde sadece iki kişi oynuyor. Ben böyle olduğunu bilseydim bu filmi izlemek için bilet almazdım. Bu filmi hiç beğenmedim. Bunları söyleyip de; sinema biletini iade edip, paramı geri alma gibi bir şey var da sanki. Ama sanırım böyle bir hak, böyle bir hakkımız olmalı. Böylece berbat filmler sinemada oynatılmazdı.
Sinema keyifsizliğimi yenmek için, Schlotzsky’s de bir cappuccino içelim mi? Aşkım dedim.
Bana bol köpüklü bir cappuccino, aşkıma nefis kokan bir çay ve ikimize bir adet profitrol pasta, doğum günü pastam olarak…Hmmmm nefisti. Donut pasta duymasın sakın. Kıskanır yoksa…Ben zaten Schlotzsky’s de içtiğim türk kahvesini hiçbir yerde daha içmedim. İçekleri gerçekten süper. Tavsiye ederim, bir gün deneyin…
Bir doğum günümde böyle geçti işte. Eve geldiğimizde saat 11:00 sularıydı. Akşam aşkıma şöyle dedim;
-Saat daha 24:00 olmadı, 15 dakika var olmasına. Daha benim doğum günüm bitmedi, tamam mı? dedim, uyumadan önce. Yine o an; zamanı yavaşlatamadım, durduramadım…
Son olarak; beni hatırlayan herkese tekrar teşekkür etmek istiyorum. Telefon ile aramalarının dışında, cep telefonuma, facebook ve mail adresime gelen doğum günümle ilgili mesajlara tekrar teşekkürler. Hepsi de çok güzeldi. Beni çok duygulandırdı. Sevenlerim bana o kadar güzel şeyler yazmışlar ki…Çok mutlu ve güzel bir gündü benim için.
Bu arada doğum günü mesajlarımı uzun bir süre silmemeyi düşünüyorum zaten. Aslında buraya, bloğuma mesaj bıraksalardı hiç silinmeyecekti. Sürekli orada kalacaktı. Kural böyle çünkü. Mesaj bırakanlara duyulur…
2 yorum:
Canım doğum gününün güzel geçmesine sevindim. Hayatta hiçbirşeyi dert etme hergün doğum gününmüş gibi yaşa hayatını. Hayat çok kısa çünkü neyapsan yanına o kar kalıyor. Herşey gönlünce olması dileğiyle sağlıklı, mutlu huzurlu tüm sevdilklerinle bir ömür geçirmen dileğiğle seni çok öpüyorum.MUCCCCCCUUUUUUUUKKKKKKKK
ŞEHNAZ
:::ŞSehnaz Hanim;
Canim benim çcok tesekkur ederim. Ayni dilekler de benden sana. Senin de hersey gonlunce olsun canim arkadasim...
Hediyelerin icinde cok tesekkurler, cok dusuncelisin...
Yorum Gönder