İki güzel eserini de zevkle ve heyecanla okumuştum. Fakat tekrar okumayı düşünüyorum. O kadar güzeldi ki. Zaten onun; yaşadıklarını yada gerçek hayatta yaşanmış olayları anlatan başka eseri yok ki! Olamaz da... Çünkü o artık dünyada değil, keşke yaşasaydı…
O başarılı bir yazar, iyi bir eğitmen, profesör, filolog ve mükemmel bir çevirmen. 1915 yılında İstanbul’da doğmuş, 2000 yılında da maalesef vefat etmiştir. O anılarını ve hayatını yazmaya seksen iki yaşında başlamış. Bence çok geç bir yaşta yazmış iki önemli ve güzel eserini. Keşke daha önce yazsaymış. Böylece arkasında daha fazla güzel ve anlamlı eserlerini bırakmış olacaktı. Neden bu kadar çok geç yazmaya başladığını çok merak ediyorum. Böyle bir yetenek bu kadar saklanır mı? Ama anılarını anlattığı kitabının ilk paragrafında Mina Urgan şöyle demiş; “İhtiyarlar ne yaparlar? Anılarını yazarlar.” Belki de bu yüzden bu kadar bekledi; sekseniki yaşına kadar…Ayrıca; İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden emekli olan, Prof.Dr Mina Urgan ülkemizde “İngiliz edebiyatının duayeni” olarak anılır. Kendisi; birçok ünlü yabancı yazarların eserlerinden çeviriler de yapmıştır.
Ayrıca “Bir Dinazorun Anıları”(1998), “Bir Dinazorun Gezileri”(1999) olmak üzere hayatını ve anılarını anlattığı iki eseri vardır. Bu eserlerini çok büyük zevkle okumuştum. Aslında bu kitapları ben kendim tercih etmemiştim. Bana öneren, okumamı sağlayan kişi canım kuzenim Eda’dır. Mina Urgan, yazar olarak benim daha önce hiç dikkatimi ve ilgimi çekmemişti. Eda’nın önerisi üzerine okumaya başladım. Önce “Bir Dinazorun Anıları”nı okumaya başladım. İnanılmaz derecede keyif alarak okuyordum. Kitapları bitirdikten sonra Eda’ya teşekkür etmiştim, çok güzel bu iki kitabı okumamı sağladığı için. Ben zaten biyografi yada yaşantı olan eserleri seviyorum ve okuyabiliyorum. Gerçek olmayan, yaşanmamış olayları anlatan; hikayeleri yada romanları nedense okuyamıyorum. Sanırım hayal ürünü olan, yaşanmamış olaylar benim ilgimi çekmiyor. Yaşanmış, gerçek olayları, anıları, hatta; eski yıllarda benim dünyada olmadığım dönemlerde yaşananları, anlatan kitapları okumaya bayılıyorum. Benim acayip ilgimi çekiyor böyle kitaplar…Yaşamadığım dönemdeki olaylar ve insanlar hakkında fazlasıyla bilgi alabiliyorum böylece. Geçmişte farklı kültürlerde, farklı ülkelerde yaşanmış olaylar ve anılar beni büyülüyor. Okurken beni o döneme, o yıllara, eskiye götürüyor. Bir kitabı okurken; bu duyguyu hissetmek çok güzel bir şey …
Daha sonra “Bir Dinazorun Gezileri”ni okudum. Bu kitabında ise Mina Urgan yaşamı boyunca gezdiği, gördüğü ülkeleri, şehirleri çok akıcı bir dille anlatmış. Ben çok etkilendim bu iki eserinden de. Kitabını okurken; onunla benzer olan o kadar çok yönümüz var ki, bunu keşfettim. Belki de bu yüzden onu çok sevdim; tanımadan, konuşmadan sadece hayatını ve anılarını okuyarak. Kendini o kadar samimi, doğal ve açık bir şekilde anlatmış ki; onu tanımama hiç gerek kalmadı zaten.
Benim gibi o da bir kedi aşığı, kedisever. İnanılmaz derecede denizi ve denizde yüzmeyi seviyor. Kışın bile; çok soğuk havalarda denize olan özleminden dolayı yüzmüş, inanılır gibi değil! Dürüst ve korkusuz; onun dönemindeki yaşanan kötü olaylar bile onu yıldıramamış. Kendi doğrularını sonuna kadar savunan, açıksözlü, çok yardımsever biri. Kendisiyle dalga geçebilen, kendini eleştirebilen, hayatınının çoğunu gezerek, öğrenerek geçirmiş birisi o. Yurt dışında uzun süreler yaşamış, ama bunları yaparken hiçbir zaman çok parası olmamış. Hep isteklerini ve ihtiyaçlarını zorluklarla yerine getirebilmiş. Çok gezmiş, çok görmüş ama hep az parayla. Karakteri çok farklı, çok değişik bir kişilik “Mina Urgan”. Keşke hayatta olsaydın, keşke bizler için yeni kitaplarını yazsaydın, ne kadar çok isterdim bunu. Onu buradan rahmetle, sevgiyle ve büyük özlem ile anıyorum, toprağı bol olsun...
O başarılı bir yazar, iyi bir eğitmen, profesör, filolog ve mükemmel bir çevirmen. 1915 yılında İstanbul’da doğmuş, 2000 yılında da maalesef vefat etmiştir. O anılarını ve hayatını yazmaya seksen iki yaşında başlamış. Bence çok geç bir yaşta yazmış iki önemli ve güzel eserini. Keşke daha önce yazsaymış. Böylece arkasında daha fazla güzel ve anlamlı eserlerini bırakmış olacaktı. Neden bu kadar çok geç yazmaya başladığını çok merak ediyorum. Böyle bir yetenek bu kadar saklanır mı? Ama anılarını anlattığı kitabının ilk paragrafında Mina Urgan şöyle demiş; “İhtiyarlar ne yaparlar? Anılarını yazarlar.” Belki de bu yüzden bu kadar bekledi; sekseniki yaşına kadar…Ayrıca; İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden emekli olan, Prof.Dr Mina Urgan ülkemizde “İngiliz edebiyatının duayeni” olarak anılır. Kendisi; birçok ünlü yabancı yazarların eserlerinden çeviriler de yapmıştır.
Ayrıca “Bir Dinazorun Anıları”(1998), “Bir Dinazorun Gezileri”(1999) olmak üzere hayatını ve anılarını anlattığı iki eseri vardır. Bu eserlerini çok büyük zevkle okumuştum. Aslında bu kitapları ben kendim tercih etmemiştim. Bana öneren, okumamı sağlayan kişi canım kuzenim Eda’dır. Mina Urgan, yazar olarak benim daha önce hiç dikkatimi ve ilgimi çekmemişti. Eda’nın önerisi üzerine okumaya başladım. Önce “Bir Dinazorun Anıları”nı okumaya başladım. İnanılmaz derecede keyif alarak okuyordum. Kitapları bitirdikten sonra Eda’ya teşekkür etmiştim, çok güzel bu iki kitabı okumamı sağladığı için. Ben zaten biyografi yada yaşantı olan eserleri seviyorum ve okuyabiliyorum. Gerçek olmayan, yaşanmamış olayları anlatan; hikayeleri yada romanları nedense okuyamıyorum. Sanırım hayal ürünü olan, yaşanmamış olaylar benim ilgimi çekmiyor. Yaşanmış, gerçek olayları, anıları, hatta; eski yıllarda benim dünyada olmadığım dönemlerde yaşananları, anlatan kitapları okumaya bayılıyorum. Benim acayip ilgimi çekiyor böyle kitaplar…Yaşamadığım dönemdeki olaylar ve insanlar hakkında fazlasıyla bilgi alabiliyorum böylece. Geçmişte farklı kültürlerde, farklı ülkelerde yaşanmış olaylar ve anılar beni büyülüyor. Okurken beni o döneme, o yıllara, eskiye götürüyor. Bir kitabı okurken; bu duyguyu hissetmek çok güzel bir şey …
Daha sonra “Bir Dinazorun Gezileri”ni okudum. Bu kitabında ise Mina Urgan yaşamı boyunca gezdiği, gördüğü ülkeleri, şehirleri çok akıcı bir dille anlatmış. Ben çok etkilendim bu iki eserinden de. Kitabını okurken; onunla benzer olan o kadar çok yönümüz var ki, bunu keşfettim. Belki de bu yüzden onu çok sevdim; tanımadan, konuşmadan sadece hayatını ve anılarını okuyarak. Kendini o kadar samimi, doğal ve açık bir şekilde anlatmış ki; onu tanımama hiç gerek kalmadı zaten.
Benim gibi o da bir kedi aşığı, kedisever. İnanılmaz derecede denizi ve denizde yüzmeyi seviyor. Kışın bile; çok soğuk havalarda denize olan özleminden dolayı yüzmüş, inanılır gibi değil! Dürüst ve korkusuz; onun dönemindeki yaşanan kötü olaylar bile onu yıldıramamış. Kendi doğrularını sonuna kadar savunan, açıksözlü, çok yardımsever biri. Kendisiyle dalga geçebilen, kendini eleştirebilen, hayatınının çoğunu gezerek, öğrenerek geçirmiş birisi o. Yurt dışında uzun süreler yaşamış, ama bunları yaparken hiçbir zaman çok parası olmamış. Hep isteklerini ve ihtiyaçlarını zorluklarla yerine getirebilmiş. Çok gezmiş, çok görmüş ama hep az parayla. Karakteri çok farklı, çok değişik bir kişilik “Mina Urgan”. Keşke hayatta olsaydın, keşke bizler için yeni kitaplarını yazsaydın, ne kadar çok isterdim bunu. Onu buradan rahmetle, sevgiyle ve büyük özlem ile anıyorum, toprağı bol olsun...
Eğer sizde biyografi yada yaşantı eserleri seviyorsanız; “Mina Urgan”ın kitaplarını mutlaka okuyun derim; eminim ki seveceksiniz, benden sizlere güzel bir tavsiye…
4 yorum:
Bende anilari olani ilk ciktiginda okumus ve begenmistim. Simdi hatirlamsamda neler yazdigini kitabi cok begenmistim. Tahminimce Ayse Kulin'de okuyorsunur. Adi Aylin'i ben bir solukda okumustum.
:::Nilly;
Nerden tahmin ettin; Ayse Kulin'i de okudugumu. Supersin inan...
Ayse Kulin sevdigim, cok begendigim bir yazardir.Onun her yazdigi kitap harika...
ebrucum selam ne yalan söyleyeyim epeydir yazılarını okuyamıyordum. bugün şöyle bir bakayım dedim ve inanılmaz insanın içini yansıtan evet bende böyle düşünüyorum dedirten yazılar ve karar verdim bu akşam başlıyorum.sade bir kahve eşliğinde yazılarını okumaya bir de şu akvaryuma bayıldım süpersin...sevgiyle kal ve kendine gönlünce bak...öpüyorum.ELİF CANLI
:::Elifciğim;
Neden uğramıyormuşsun sen bakıyım bloğuma!..
Her zaman beklerim canım. Bir kahve de bana hazırla, beraber okuyalım. Ne de olsa eski yazılarımı yazalı çok oldu. Şöyle bir baksam neler yazmışım diye, hiç fena olmazdı. Öpüyorum güzel yanaklarından...
Yorum Gönder