
Güzel ve anlamlı günlerden bir gün daha geldi ve çattı işte. Bir doğum günü daha. Bilin bakalım, kimin doğum günü bugün? Cevap veriyorum,”Beniiiimmmmm”. Bugün doğmuşum işte, ilkbaharda. Bahar çocuğuyum ben. Bana göre en güzel mevsimde dünyaya gelmişim. Ne çok sıcak, ne de çok soğuk. Bahar mevsimini çok severim, bayılırım bahara...
Doğum günlerimde artık, eskisi gibi pek fazla sevinemiyorum. Halbuki eskiden daha mutlu olurdum doğum günlerimde. Heyecanlanırdım, içim kıpır kıpır olurdu. Belki de yaşlanmak istemiyorumdur. Yaşlanmaktan, yaşlı bir teyze yada nine olmaktan korkuyorumdur. Hiç bana göre değil yaşlılık aslında. Düşününce bile üzülüyorum, gözlerim doluyor. Herhalde yaşlanınca; gençlik fotoğraflarıma bile bakamam, bakarsam dahi ağlarım diye düşünüyorum. Düşünüyorum işte ne yapayım. Hassasım, ince düşünüyorum. Hayatımdaki, yaşamımdaki her şeyi ince ince düşünüyorum, ne işime yarayacaksa böyle olmam?..
Ama bir şeyi inkar edemem doğrusu. O da doğum günümde aranılmak, hatırlanmak, güzel sözler duymak çok güzel. İşte buna bayılmıyorum dersem yalan söylemiş olurum. Aaaaaaa bu arada hediyeler almak, ne geleceğini merak etmek de çok güzel. Yani doğum günlerimde o kadar da sakin ve heyecansız değilim hani…
İlerde, yıllar sonra eğer yaşıyor olursam; “Ben 58 yaşıma girdim” ya da “Bugün doğum günüm, 69 yaşıma girdim” demek istemiyorum. Diyemem de zaten. Utanırım herhalde, ne yapayım ben böyleyim, bir türlü ilerde yaşlanacağımı kabul edemiyorum işte. Zaten yaşımı da göstermiyorum. Beni hiç tanımayan birsine yaşımı sorduğumda; hiçbir zaman doğru yaşımı bilemiyorlar. Yeni nesil maşallah çok büyük gösterdiği için, bizler biraz şanslıyız. Onların yanında yaşımızı göstermiyoruz. Sizi bilemem ama ben ilerde, çoookkk ilerde, gerçek yaşımı söylemeyi pek düşünmüyorum. Yaşımı göstermediğim için, bu konuda doğruyu söylemesem de olur zaten.
Sizler kendinizi kaç yaşında hissediyorsunuz ? 25, 33, ne bileyim 42…Hangisi size uygun? Bana sorarsanız eğer, ben kendimi 24-25 yaşlarında zannediyorum ve uzun sürede öyle zannedeceğim. Sanırım bu böyle gidecek. Neyse önemli olan zaten genç göstermemiz, beni hiç tanımayan bir insan yaşımı nereden bilebilir ki…
İçimiz, ruhumuz genç olsun yeter ki…Bence bu daha önemli. Genç yaşta olup da; hayattan, yaşamaktan zevk almayan bir sürü insan var. Ama kimi yaşlılar var ki, hayat dolular, cıvıl cıvıllar…En güzeli de bu…İnşallah bende böyle olurum. Yaşlansam dahi hayat dolu, yaşama sevinci dolu, cıvıl cıvıl olurum.
Her şey boş aslında. Çünkü ölümlüyüm, ne zaman öleceğimi bilmeden yaşıyorum. Bu yüzden her anımın kıymetini bilerek yaşamak, öyle yaşlanmak istiyorum. Hiçbir geçen dakikamı, saatimi ya da günümü geri getirme şansım yok çünkü. Her günümüz aslında çok kıymetli. Biz her ne kadar bunun farkında olmasak da, bu böyle. Sadece bunun farkında değiliz. O yüzden bunu bilerek yaşamak en güzeli.
Bu arada bugün yani doğum günümde ne yapmayı isterdim biliyor musunuz ?
Sıcak bir yerlerde, mesela Dubai’de; yumuşak, bembeyaz kumu olan, tertemiz dibi gözüken bir deniz ve o denizde bıkıncaya kadar yüzmek, şezlongda uzanıp denizi seyretmek, mis gibi kokan havayı içime çekerek orada öylece uyuyakalmak. Ne güzel olurdu yaaaaa… Sonra da kaldığımız oteldeki açık büfe akşam yemeğini yemek isterdim, aşkımla baş başa…
Ne kadar çok isterdim bunu anlatamam.Bana verilebilecek en güzel hediye bu olurdu diyorum. Şu anda bu satırları yazarken ilk önce kardeşim Nükhet, sonra görümcem Deniz ve arkadaşım İlkay arayıp, doğum günümü kutladılar. Çok sevindim, duygulandım. Bu bile çok güzel bir hediye, hatırlanmak, unutulmamak, sevilmek. İnşallah da hayatım boyunca da böyle olur, bunu çok isterim.
Ama daha beni arayacak o kadar çok kişi var ki. Onların aramasını bekliyorum bugün. Kimler oldukları bile tek tek hafızamda. Bugün telefonumun susmayacağına emin olabilirsiniz dermişim. Biraz hava atayım, dedim de kendi kendime...
Bu kadar nutuk yeter değil mi ? “İyi ki doğdun bana, nice nice mutlu yıllar bana…” diyorum kendime. Evet kendimin, benim doğum günümü kutluyorum. Çünkü kendimi çooookkk se-vi-yo-rum, seviyorum işte…